Şantiyeleri ortak yaşam alanlarına çeviren inşaat emekçileri 2016-06-17 09:13:36 ANKARA (DİHA) - Mecbur bırakıldıkları için kimisi 15'inde kimisi onlarca çocuğunu arkasında bırakarak, ağır ve angarya iş sınıfına giren batıdaki inşaatlarda çalışmaya gelen Kürt işçiler için zamanlarının neredeyse tamamını geçirdikleri ve yaşam alanı haline dönüşen "şantiyeler", aynı zamanda sosyalleşmenin, dayanışmanın, yardımlaşmanın ve ortak bir hayat kurmanın da alanına dönüşüyor. Ankara Ümitköy'de bulunan ve çok sayıda Kürt işçinin çalıştığı şantiyeden, "dengbêj, sevda ve memleket" şarkılarının sesi yükseliyor. Milyonlarca insanın hayatını riske atarak geçimini sağlamaya çalıştığı, tehlikeli işler kategorisinde yer alan ağır ve angarya işlerin başında gelen inşaat sektöründe çalışan işçiler, Ramazan ayında ve zor şartlarda ailelerini geçindirmek için çoğu zaman hayatlarını riske atıyor. Çoğunlu Kürdistan'dan gelen işçilerin çalıştığı Ankara Ümitköy'deki bir inşaat şantiyesinde, oruç ve sıcak havaya rağmen iskelelerde çalışan işçiler, çoğu zaman arkadaşlarının hayatını kaybettiği iskelelerde kelimenin gerçek anlamıyla, "ekmek kavgası" veriyor. Ölüm ile burun buruna kalan işçiler, her şeye rağmen, "ailelerini kimseye muhtaç" etmedikleri ve iş yapabildikleri için "memnuniyetlerini" dile getiriyor. İşten sonra yaşamları barakada geçiyor Aynı zamanda hayatın ağırlığına karşı çok güçlü dayanışma, yardımlaşma ve kalıcı dostlukların yaşandığı inşaatlar, aynı zamanda emeğin en çıplak haliyle pazarlandığı ancak karşılığının tam olarak alınmadığı sektörlerin başında geliyor. Çoğunlukla Kürt işçilerin çalıştığı inşaatlarda günlük hayat da şantiyelerde örgütleniyor. Yıkanma, temizlik, yemek gibi ihtiyaçların karşılandığı ortamlar, aynı zamanda işçiler için birer barınma alanına dönüşüyor. Ümitköy'de kurulan derme çatma barakada 20'ye yakın yatak bulunurken, işçiler mesai saati bitiminden sonra hayatlarının neredeyse tamamı bu alanda geçiriyor. Şehrin dışında olan şantiyede işçilerin sosyal hayatları sıfırlandığı gibi, zaten tasarruf yaptıkları ve kazandıkları para ile ailelerini geçindirdikleri için işçiler, "sosyal hayatı" düşünmediklerini de her fırsatta dile getiriyor. Başkasını mutlu etmenin mutluluğu Yazın gelmesi ve oruçla birlikte çalışırken daha fazla zorlandıkları yüzlerinde okunan inşaat işçileri, bayramda bir iki haftalığına ailelerinin yanına gidecekleri için sevinçleri gözlerinden okunuyor. En fazla aileleriyle bir hafta geçirecek olan işçiler, kendilerinden çok "bakmakla sorumlu" oldukları çocuklarını düşünüyor ve onları mutlu etmenin telaşını yaşıyor. 'Kırık kolla saatlerce çalıştım' Malzeme taşıdığı sırada kolu asansöre sıkıştığı için kırılan inşaat işçisi Rıdvan Kaya, 6 yıldır inşaat çalışıyor ve inşaata mecburiyetini, "Kolum kırıldı. Kırık kolla saatlerce çalıştım, fark edemedim. Bir aylık rapor aldım. Çalışamadığın her ay için SGK'da asgari ücret alacağım" sözleriyle dile getiriyor. Sabah 06.30'da güne başlayan ve 17.00'a kadar çalıştıklarını dile getiren Kaya, "6-7 ayda bir eve gidebiliyoruz. 15 gün kalıp tekrar çalışmaya geliyoruz. Buralarda fabrikalar olduğu için kimse inşaatlarda çalışmıyor. Zaten kimse gelip bu ağır işte çürümek istemiyor. Biz mecbur kaldığımız için çalışıyoruz" dedi. 'Bazen zorlandığımda kolum ağrıyor' İnşaat işi yapmadan önce Muş'ta çobanlık yaptığını belirten ve hala 15 yaşında bir çocuk olmasına rağmen inşaatlarda çalışmak zorunda kalan Osman Dinç, liseye kadar okuduğunu maddi sıkıntılardan dolayı okulu bıraktığına ifade ediyor ve "İki yıldır inşaatta çalışıyorum. Okuyup öğretmen olmak istiyordum. Tertemiz elbiseler giymek isterdim, fakat şartlar izin vermedi. Bazen çalıştığımda zorlanıyorum. Kolum ağrıyor. Kalfaya söylediğimde bana, 'kendini kandırma' diyor. Ailemi çok özlüyorum. Babam günde üç-dört defa beni arıyor" şeklinde konuştu. 'İşçinin kendi güvenliğini alması gerekiyor' Aslen Muş'lu olan ama İstanbul'da yaşadığını belirten Erkan Kılıç da, inşaatlarda 10 yıldır kalfalık yapıyor ve sürekli dayanışma içinde olduğu değişik memleketlerden sağlam bir ekip kurmuş. "Genellik iş alıp çok sayıda kişiyi çalıştırıyorum" diyen Kılıç, işçilerin güvenliklerini sağlamalarında birazda eğitim olması gerektiğine işaret ediyor. Bütün ihtiyaçlarını kendilerini karşıladığına dikkat çeken Kılıç, "Eskiden çalıştığın yerden hemen para alabiliyordun. Ama şimdi iki ay geçmeden para verilmiyor. İnşaatta çalışanların yüzde 80'i Kürtlerden oluşuyor. Ben kalfayım ama işçilerle birlikte çalışıyorum" ifadelerini kullanıyor. 'Kazandığımın çeyreğini memleketimde kazansam gelmem' Kılıç, ayrıca dört çocuğu olduğunu bir çocuğunun ise fiziksel engelli olduğuna dikkat çekiyor ve "Çocuğumun tedavisinde yanında olamıyorum. On günde bir hastaneye götürülmesi gerek. İnşaat işini yapınca böyle bir hastanda varsa ilgilenemiyorsun. Ben de kendi topraklarımda çalışmak isterdim. Burada kazandığımın çeyreğini kazansaydım. Memleketimde çalışırdım" dedi. İnşaatın kültür ve sanatı Ayrıca inşaatların vazgeçilmezi olan "moral geceleri" bu şantiyenin de vazgeçilmezleri arasında. Spontane gelişen ve insanların şarkı söyleyerek, çeşitli oyunlar oynayarak, sohbet ederek zaman geçirdiği inşaatlar aynı zamanda, "sevda ve memleket" Türkülerinin yanık yanık söylendiği mekanların başında geliyor. Üstelik bu mekanlarda "dengbêjler, amatör şarkıcılar" eksik olmuyor. Mesut İlhan da daha önce düğünlerde sanatçılık yapmasına rağmen, şimdi mecburiyetten inşaatlarda çalışıyor ve sık sık işçilere uzun uzun şarkılar seslendiriyor. Bir ay önce Denizli'de bir inşaat şantiyesinde çalıştığı sırada, iskeleyi sökmeye çalıştığı sırda başına iskele çubuğunun gelmesi sonucu yaralanan inşaat işçisi Cihan Gönül ise muayenelerden sonra tekrar çalışmaya başlıyor. Gönül başına demir çubuk geldiğinde başında baret olmadığına işaret ederek, işçilerin kendi güvenliklerini alması konusunda eğitilmesi gerektiğine işaret etti. İşçiler, iki hafta sonra ailelerine kavuşacakları için Ramazan Bayramı'nın gelmesini dört gözle beklediklerini ifade ettiler. (fg-as/kk/avt)