Koçyiğit: İmralı'da barış için bir direniş sergileniyor 2016-09-24 09:12:55 MERSİN (DİHA) - Kayyım ile Türkiye'nin iç savaşa doğru sürüklediğine dikkat çeken HDK Eş Sözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit, "Şuan İmralı'da barış için bir direniş gerçekleştiriliyor" dedi. Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi ve belediyelere yönelik kayyum atanmalarını değerlendirdi. Öcalan'ın kardeşi Mehmet Öcalan aracılığı ile yaptığı açıklamayı da değerlendiren Koçyiğit, Öcalan ile yapılan görüşmenin Kürt siyasal hareketinin direnişiyle gerçekleştiğine dikkat çekerek, AKP'nin tüm politikalarının kendisinin bir rehin alma uygulaması olduğunu belirtti. Öcalan'ın ve onun fikirlerinin İmralı'da rehin tutulduğunu aktaran Koçyiğit, " Şuan İmralı'da barış için bir direniş gerçekleştiriliyor. Türkiye'de kalıcı bir barışın sağlanması, Kürt sorunun demokratik bir ortamda çözülmesi için çok ciddi bir direnişin İmralı'da sürdüğünü görüyoruz. Aslında barış isteyen taraf çok açık ve net ortadadır" dedi. 'Gecesini gündüzünü barışa yatıran bir irade var' Öcalan'ın yapmış olduğu açıklamada savaşın müzakere yoluyla çözümlenebileceğini ve en büyük tarafının devlet olduğunu vurguladığını kaydeden Koçyiğit, " Neden 6 aylık bir süreç çünkü gerçekten gecesini gündüzünü, barışa yatırmış, barış için zihnini yoğunlaştıran bir irade var. Ne yazık tüm bu iradeye karşı AKP derin bir sessizliğe büründü" dedi. Hükümet kanalından gelen " Tek bir terörist kalana kadar mücadele edeceğiz" aklının halklara bir şey kazandırmadığını kaydeden Koçyiğit, Öcalan'ın daha önceden "Kendi Kürdüyle barışan bir Türkiye, aynı zaman da Rojava Kürdüyle iyi ilişkileri olan bir Türkiye'nin Ortadoğu barışına büyük bir katkısı olacağını" tespitleri olduğunu belirtti. 'Barış için onurlu bir dik duruş var' Türkiye'nin İmralı'daki barış sesine kulak kabartması gerektiğini dile getiren Koçyiğit, "Bu barış çok güçlü bir barış sesi. Toplumda karşılığı olan bir barış sesi. Bu gün milyonlarca insan bu barış sesinin büyümesini, barış iradesinin gerçekten toplumsallaşmasını istiyor. Ama bu barışa bu kadar değer veriyor diye de bütün iradesini teslim edecek anlamına da gelmez. Barışı istiyor, barış temel talebi ama aynı zamanda barış için direniyor. Barışın gelmesi için onurlu dik duruşu da sergiliyor. Türkiye halklarının yükselen bu barış sesini yükselteceklerini çok iyi bilirler, barış sesi sahiplenecek ve büyütecek" ifadelerinde bulundu. 'Kayyım Çöktürme planının devamıdır' Belediyelere kayyım atanması, Eşbaşkanların tutuklanması, belediye meclis üyelerinin tutuklanmasının temelinde 2014 yılındaki MGK toplantısında planlanan "Çöktürme planının" bir devamı olduğunun altını çizen Koçyiğit, "Kayyım atama meselesi AKP'nin geldiği tıkanmışlığı, kendinin savaşla var etme sürecinin en doruk noktası olarak yorumlayabiliriz" diye konuştu. 'Faşizan yöntemlerle başkanlık sistemi işletiliyor' Şuan yaşananların fiili bir Başkanlık sistemi olduğunu belirten Koçyiğit, "En faşizan yöntemlerle bu başkanlık sistemi işletiliyor. Halkın bütün kazanımları törpülenmeye çalışılıyor ve gerçek anlamda Türkiye demokrasisi yara almanın ötesinde yerle bir olmanın eşiğine gelmiştir" diye konuştu. Kayyım meselesinin Türkiye'yi bir iç savaşa doğru sürüklediğine dikkat çeken Koçyiğit, " Burada Kürt halkının kazanımları hedefleniyor" ifadelerinde bulundu. Barış diyen barışı savunan herkesin "terörizm" ve " teröristlik" olarak değerlendirildiğini vurgulayan Koçyiğit, "O zaman söyleyelim bütün Kürdistan halkı teröristtir. Bu süreç Kürtlerin bu ülkeyle var olan bağlarını iyice koparan, birlikte yaşama iradesine ciddi anlamda zarar veren bir süreci devlet eliyle, AKP ve saray eliyle aynı zamanda örgütlenmesidir. Bu bilinçli bir tercihtir. Birlikte yaşama iradesinin zarar görmesi isteniyor" diye konuştu. 'Kayyımla gelen bayraklar tekçi zihniyetin dışa vurumudur' Kayyım görüntülerinin büyük bir handikap olduğuna dikkat çeken Koçyiğit, konuşmasına şöyle devam etti: "Nasıl tariflenmemiş, yasala konulmamış bir işgal zihniyetinin bu ülkede fiili olarak yürütüldüğünü bizlere gösteriyor. TOMA'larla, çevik kuvvetlerle kendi ülkesinde seçim kazanmış bir partinin belediyesine el koymanın kendisi bir işgal zihniyetidir. Girdikten sonra sanki orada bayrak yokmuş gibi gidip bütün pencerelerine koca koca bayraklar asmanın kendisi bu zihniyetin dışa vurumudur. O zaman soruyoruz kimden neyi kurtardınız? Bu belediyeler halkın belediyeleri değil mi, halkın oylarıyla seçilmiş belediye başkanları değil mi? Bu belediyeler yasalara tabi değil mi? Sizin bütün İç işleri bakanlık müfettişleri gece gündüz orada denetleme yapmıyorlar mı? Bütçesi devletten gelmiyor mu ?" (ba/st/mö)