DİHA - Dicle Haber Ajansı

Haberler

Dr. Yılmaz: Kürtler için en büyük tehlike aralarındaki çatışma hali

 
1 Ekim
09:28 2016

YASİN KOBULAN

İSTANBUL (DİHA)
- Suriye'de yaşanan gelişmeler ve Kürtlerin ulusal birlik tartışmalarını değerlendiren Amerikan Üniversitesi Uluslararası Bölüm Başkanı Arzu Yılmaz, Kürtlerin önündeki en büyük tehlikenin kendi aralarındaki çatışma hali olduğunu söyledi.


Federal Kürdistan Bölgesi'nde bulunan Amerikan Üniversitesi Uluslararası Bölüm Başkanı Dr. Arzu Yılmaz, Suriye'de yaşanan gelişmeler ve Kürtlerin ulusal birlik tartışmalarına dair ajansımızın sorularını yanıtladı.

*Türkiye, Suriye politikalarında neden değişikliğe gitti?

Çünkü, Bizzat Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuşun da söylediği gibi, yanlış bir politika izlediler.

* Türkiye'nin adı sürekli IŞİD ile anıldı. Türkiye imaj düzeltmek için mi Cerablus'a girdi?

Bunun da etkisi var ama asıl hedeflerinin bir Kürt koridoru oluşmasını engellemek olduğu belliydi ve zaten inkar da etmiyorlar. Yani IŞİD'le mücadele işin bahanesi denilebilir.

* Türkiye'nin Suriye'ye getiri ve götürüleri neler olacak?

Uzun vadeli bir projeksiyon yapmak zor ve aslında bu sorunun yanıtını Türkiye Suriye'de kalıcı mı gidici mi sorusunun yanıtıyla birlikte aramak en doğrusu. Kişisel olarak ben Türkiye'nin Suriye'de kalıcı olduğunu ve hatta operasyonlarını El-Bab'a kadar esnetebileceğini düşünüyorum. Zaten Cumhurbaşkanı da geçenlerde açıkladı. 'Şimdilik bekleyeceğiz' dedi. Şu bir gerçek ki, Türkiye'yi Suriye'de hatta Irak'ta görmek isteyen ne uluslararası ne yerel tek bir aktör yok. Türkiye konjonktürel bir fırsattan yararlandı ve Suriye’de kalmak için elinden tümüyle kaçırdığı bazı fırsatları yeniden elde etti. Ama o kadar.

* Türkiye, Suriye'ye girmekle Ortadoğu'da yeniden rol mü almaya çalışıyor? Uluslararası güçlere rağmen bu ne kadar geçerli olur Türkiye açısından?

Bundan daha fazlasını elde etme imkanı olmadığını düşünüyorum. Çünkü dediğim gibi ne uluslararası ne yerel alanda birlikte hareket edebileceği etkin bir ortak yok. Tek başına yapabilecekleri de bundan ibaret.

* Türkiye, Cerablus hamlesi ile Suriye'de kalıcılaşır mı?

Ben bu meseleye biraz da 1990'ların Irak tecrübesi üzerinden bakıyorum. Tıpkı Irak Kürdistanı'nda olduğu gibi Türkiye bugün de Suriye Kürdistanı'nda kendine bazı askeri üs niteliğinde alanlar kotarma peşinde. Nihayetinde ırak Kürdistanı'nda mevcut askeri gücü politik gelişmelerin önüne geçemedi ama Türkiye'ye tehdit algıladığı sınırın hemen ötesinde bir askeri hareket kabiliyeti kazandırdı. Suriye Kürdistanı'nda da benzer bir zemin kazanmak hedefi güdüldüğünü sanıyorum.

* Cerablus operasyonu ardından PYD Eşbaşkanı Salih Müslim'in "Türkiye de IŞİD gibi Suriye bataklığında kaybolacak" sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bence Türkiye de bunun farkında zaten, baksanıza Suriye sınırına ördüğü duvarı genişletmekle meşgul.

* Suriye'deki gelişmeler Kürtlerin geleceğini nasıl etkileyecektir? Türkiye'nin bu konudaki tavrı nasıl bir seyir izleyecektir ve Türkiye'ye yansıması nasıl olacaktır?

Her şeyden önce şu gerçeği kabul etmek gerekiyor. Coğrafya ülkelerin ve halkların kaderini belirler. Suriye Kürdistanı da nihayetinde sürdürülebilir bir istikrara kavuşmak için Türkiye ile en azından çatışmasız bir ilişki kurmak zorunda ve PYD yönetimi de bunu inkar etmiyor aslında. Salih Müslim birçok kez bu gerçeğe bağlı arzusunu dile getirdi. Nihayetinde Türkiye de meseleye bu açıdan baktığı zaman siyasi sınırların korunduğu, ama aynı anda kültürel ve ticari ağların entegre olduğu bir mutabakat sağlanabilir. Aksi halde çatışmanın bir iç savaş ve bölünmeye gitmesi kaçınılmaz görünüyor.

* Bir yandan Kürdistan'da ulusal kongre tartışmaları yapılırken, bir yandan da HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile KDP Lideri Mesut Barzani Güney Kürdistan'da bir araya geldi. Bu gelişmeler yaşanırken, Kürtler bundan sonra nasıl bir politika izlemeli?

Ben Kürtlerin önündeki en büyük tehlikenin bu kendi aralarındaki çatışma hali olduğunu düşünüyorum. Her bir parçada elde edilen kazanımları tehlikeye düşüren en önemli tehdit bu. Bence asıl enerji bir an önce bu sorunun çözülmesine harcanmalı. Daha önce bir kez daha söylediğim gibi, aksi halde bu dönemde yaşanacak kayıpların vebali Türk, Arap, Acem ya da uluslararası aktörlerin değil, bizzat Kürt siyasal aktörlerinin boynunda olacaktır.

* ABD, Rusya, Suriye, İran ve Avrupa'nın bundan sonra Kuzey Suriye (Rojava) politikası nasıl ilerleyecek? Bir değişiklik olur mu stratejilerinde?

Rusya'nın Ortadoğu'da tutunma hedefi bağlamında birlikte hareket edebileceği aktörler var. Yaşanan bütün çalkantılara rağmen bu aktörlerle ilişkilerini büyük ölçüde koruduğu da söylenebilir. Dolayısıyla, Rusya'nın şu aşamada Kürt politikası konusunda fazla kafa yorduğunu düşünmüyorum. Bu zaten görülüyor. Ama ABD için öyle değil. ABD Ortadoğu politikasında radikal bir değişiklik içinde. İran ile yapılan antlaşma tüm kırılganlığına rağmen ABD dış politikası açısından önemli bir adım. Öte yandan, Türkiye ise bir NATO üyesi olmasına rağmen artık Batı için eski fonksiyonunu yerine getiren bir ortak olmaktan çıktı. Sürekli sorun çıkarıyor. Bu fotoğrafta ABD dış politikasına yön veren pragmatizmin en nihayetinde Türkiye ve İran arasında bir dengede tutunma ihtiyacı peşinde olacağı düşünülebilir. Bu bağlamda, seküler ve jeopolitik bir güç olarak Kürtler hem ABD için söz konusu dengenin kurulmasında hem de yeni bir ortak edinme çabası çerçevesinde sivriliyor. Kürtlere yapılan askeri ve siyasi yatırım da bu varsayımı güçlendiriyor. Ben bu politikada orta ve uzun vadede bir değişiklik olacağını düşünmüyorum.

(za/ns)



Paylaş

EN ÇOK OKUNANLAR